“Aykut Kocaman korkak oynatıyor!”

Usta gazeteci Hıncal Uluç haftanın değerlendirmesini yaptı…

İnönü Stadı’nda ilginç bir derbi oynandı. Fenerbahçe öne geçti, ardından Beşiktaş öne geçti, beraberlik ve uzatma dakikalarında Beşiktaş galibiyete ulaştı. Çekişmeli ve zevkli bir maçtı. Siz ne düşünüyorsunuz?

Van’da benim bir arkadaşım var. Onun oğlu, Beşiktaş maçını seyretmek istemiş ve beni aradılar, ‘Bilet bulabilir misin?’ diye… Ben de Erol Kaynar’dan rica ettim, uğraş didin bir bilet buldular. Her pazar sabahı Salomanje’de kahvaltı yapıyoruz, Yunus da katıldı. Trabzon’da Karadeniz Üniversitesi’nde okuyor. Beşiktaş formasını da giymiş. Hatta ben “Beşiktaşlı olduğunu bilsem, sana bilet buldurmazdım” diye de şaka yaptım Yunus’a… Erol bileti verdi ve “Hayatta bulduğum en zor bilet bu” dedi ki Erol, Beşiktaş’ta çok saygın bir yeri olan, yöneticilik yapmış, şimdiki başkan Fikret Orman’ın yakın dostu, ahbabı bir kişi… “Şu anda biletler karaborsada 2 bin liraya falan gidiyor” dedi. Saat 2’ye doğru, haber geldi, 5 bin liraya bilet arayanlar varmış. Yunus’a “Bu 5 bin lirayı al, maçı gel bizde seyret. Aynı heyecan, keyif bizde de var. Ondan sonra bu parayı bir güzel yersin, bu 5 bin liraya Beyoğlu’nda harika bir gece yaşarsın” dedim. Yunus düşünmedi bile… “Yok ağabey ben maça gideceğim” dedi ve tercihinde ne kadar haklı olduğu da ortaya çıktı.

GALATASARAY’A YARADI

Pek az maçta olabilecek unsurlar, bu maçta üst üste toplanmıştı. Neler neler oldu başından sonuna… ‘Polis biber gazı sıkıyor’ diye maç 10 dakika geç başladı. Bir yerde dışarıdaki taraftarlar paraşütle meşale atıyor, sahaya düşürüyor, bir yerde taraftarları polis biber gazı ile dağıtıyor, o biber gazı rüzgarla yine sahaya gidince maç geç başlıyor. Acaba diyorum; Beşiktaş’a da ceza gelecek mi, polisin biber gazı sıkmasına sebep olan taraftarları yüzünden!.. Maçın içinde olanları zaten bütün Türkiye konuşuyor. Çok konuşulacak, çok da tartışılacak bir maç bu… Sadece oynayanları değil, oynamayan Galatasaray’ı da ilgilendiriyordu. Ercan Güven maçtan önce yazdı, “Bu maçın galibi Galatasaray” diye… En doğru tahmin oydu… Çünkü maç hangi sonuçla biterse bitsin, beraberlik dahil, Galatasaray’ın işine yarayacaktı. Fener de kazansa Galatasaray kazanacaktı, Beşiktaş da kazansa Galatasaray kazanacaktı. Böyle de ilginç bir şey…

Maç içinde git geller vardı. Fenerbahçe iyi başladı, öne de geçti ama Beşiktaş bırakmadı ve finalde de yine Beşiktaş vardı. Bu anlık değişimleri neye bağlıyorsunuz?

Maçta git geli yaratan Aykut Kocaman… Haftalardan beri Aykut’u büyütmeye uğraşıyorlar. Ben de kötü adam oluyorum. “Bedava maçları kazanıyor, fikstürün denk gelmesi sayesinde beleş maçları kazanıyor. Adama büyük muamelesi yapmayın” dedim diye… Aykut’un ruhunda bir korkaklık var. Kim ne oynarsa oynasın, takım öne geçer geçmez hemen taktik olarak savunma önlemleri almaya başlıyor. İkinci yarıdan itibaren de oyuncu değişikliklerini savunmaya yönelik almaya başlıyor. Fenerbahçe’nin 1-0 önde olduğu dakikalarda ekrana topla oynama oranları yansıdı. Fenerbahçe yüzde 67, Beşiktaş yüzde 33… Beşiktaş’ın iki misli topla oynayan takım Fenerbahçe… Maç bittiğinde topla oynama oranları ne; Beşiktaş yüzde 52, Fenerbahçe yüzde 48… Yani golü atana kadar Beşiktaş’ı resmen ezen, gözle görüyorduk ama istatistik, rakam olarak da ortaya çıktı. Fenerbahçe golü attıktan sonra oyunu Beşiktaş’a bırakmış. Yüzde 67’den yüzde 48’e nasıl düşülür başka!.. ‘Efendim hakem Fenerbahçe’nin bir golünü vermemiş, 2-0 olacakmış!’ Hayır olmazdı 2-0… 1-0 olduğu andan itibaren Aykut, Fenerbahçe’nin o oyununu şimşek gibi kesti. Takım geriye yaslandı, o ana kadar çıkmaya niyeti bile olmayan Beşiktaş’ı üzerine çekti ki Fenerbahçe’nin yapacağı en büyük hatadır bu… “Fenerbahçe’nin en kötü yeri savunması… Onun üstüne oynayan her takım kazanır” demekten dilimde tüy bitti. İşte buyur… Samet Aybaba’nın Fenerbahçe’nin üstüne gitme niyeti yokken Beşiktaş’ı gelmeye mecbur etti. Beşiktaş gelirken de kendi çekildi. Kapanan Beşiktaş’a mı gol atmak kolay, açık oynayan Beşiktaş’a mı gol atmak kolay? Senin elinde Kuyt gibi, Sow gibi adamlar varken… 1-1 oldu. İkinci yarıda baktık 1- 1’e de razı… Hücuma dönük adamları çıkarıp, savunmaya dönük adamlar almaya başladı. Son dakikadaki golden iki dakika evvel yaptığı değişiklik bile öyle… Emre’yi çıkarıp, Mehmet Topuz’u almanın anlamı ne? ‘Aman Emre yoruldu, biraz daha koşan adam alayım.’ Emre’nin de öyle yorgun bir hali yoktu. Hayır Emre’yi çıkarırsın da yerine hızlı bir adam koyarsın, tamam… Yerine girecek hızlı adamı, Stoch’u da kadroya dahi almamış! İki tane santrfor oynarken, Semih’i de sahaya sürecek hali yok. Baştan sona tedbir düşünerek hareket ediyor. Galatasaray iki puan kaybetmiş, hangi tedbir ya!

Kazanması gereken bir karşılaşmaydı. 7 puan geriye düştü.

Farkı 4’e indirebilirdi. Üstelik kendi sahasında da Galatasaray ile maçı var. Bu farkı 4’e indirdiğin zaman ‘Şampiyonluğa ortaksın’ demek.

BÜYÜK GÜNAHLARI VAR

Mete Kalkavan’ı nasıl buldunuz? İlk defa bir derbi yönetti. Tartışılan iki pozisyon var. Biri Beşiktaş’ın golü öncesi Meireles’e çalınan serbest vuruş, diğeri Webo’nun ofsayt gerekçesiyle sayılmayan golü…

İkisinde de hakem hatası var. Fenerbahçe’nin iptal edilen golü bal gibi gol ama orada hatayı yapan hakem yan hakem… Bayrağı kaldırınca orta hakem ne yapacak? Göremez de… Dünya üzerinde hakemlerin hatalı faul, hatalı hentbol, hatalı taç, korner gibi tehlike yaratacak kararları söylemiyorum, kararı verdikleri sayısı kaçtır acaba? Milyon falan var mıdır? ‘Vay efendim o hentbolu vermeseydi!’ Ben sana Türkiye’de, dünyada atılan bütün golleri bir hakem hatasına bağlarım. Yedi dakika evvel olmuş olsun isterse… ‘O tacı Beşiktaş değil Fenerbahçe atsaydı o top orada olmayacaktı.’ Hatalı çalınan penaltı değil sonuçta… Korner bile değil, herhangi bir frikik atışı… O frikiği Kuyt da kendi kalesine atınca nasıl hakem hatalı oluyor!

Bu durumda Kalkavan’ın ilk büyük maçında sınıfı geçtiğini, gelecek açısından olumlu sinyaller verdiğini söyleyebilir miyiz?

Benim olumlu konuşacağım şey; herhangi bir kastı yoktu. Ama bir hakeme ben ‘Kastı yoktu’ demem için o hakemi Saracoğlu’nda görmem lazım. Başka sahalarda hakemler fevkalade tarafsız, fevkalade başarılı olabiliyorlar. İşte bu hafta Şampiyonlar Ligi’nin en önemli maçlarından birini Cüneyt Çakır yönetecek. Cüneyt Çakır’ın, Saracoğlu Stadı’nda yönettiği bir tane doğru dürüst maç söyleyin bana. Kendi söylesin. ‘Hıncal Bey, abartıyorsunuz. Ben Fenerbahçe’nin stadında şu maçı gayet iyi yönettim’ desin. Kaldı ki bu maçta bile Emre ile Egemen’e tartışmasız çok hak ettikleri iki tane sarı kartı göstermedi. Hakemliğin ‘ha’ dediği yerde onların sarı kart olduğunu bilir bir hakem. ‘Görmedim’ demesine de imkan yok, pozisyonun içinde… Çıkaramadı! Emre ile Egemen aynı hareketleri bir daha yaptılar, daha yumuşak yaptılar, bu defa çıkardı. Demek sarı kart vermesini biliyor. Bile bile çıkarmıyorsa yüreği yetmiyor. Genç bir hakemin yüreği yetmiyorsa ‘Bu hakemin geleceği aydınlık’ nasıl derim ben! Türkiye’deki futbolcuların, Avrupa’da bu kadar kolay sarı kart ve kırmızı kart görmesinin bütün günahı benim hakemlerimde. Öyle bir ‘dokunulmaz havası’ yaratıyorlar ki adam Avrupa’da da öyle olacağını zannediyor, alışkanlık haline getiriyor. ‘Ben bunu yaparım, devam.’ Ondan sonra da kart gördüğüne şaşırıyor, şaşırınca itiraz ediyor, itiraz edince de bir daha kartı yiyor. Demek istiyor ki ‘Ben bunu hep yapıyorum. Bana kimsenin kart gösterdiği yok. Sen nereden çıktın!’ Türk futbolunun, bu kadar çirkin olmasında Türk hakemlerinin çok büyük günahı var. Çünkü çirkinliklere ödün veriyorlar. Türkiye’deki 10 futbolcunun dokuzu hakemle oynuyor. Yani “10 futbolcunun 9’u” derken ortalamayı söylüyorum. Galatasaray’da 10 futbolcunun 11’i hakemle oynuyor.

OLCAY ŞAHAN DA KiM!

Beşiktaş’ı nasıl buldunuz? Beşiktaş açısından baktığımızda maçı çeviren adam kimdi?

Maçı çeviren adam Samet Aybaba… Caner korneri atarken Olcay direğin dibinde duruyor ve golü çıkarıyor. Ardından da gidip golü atıyor. Maraton’da seyrettim; 92 metre depar attı. Ne zaman bu deparı atıyor; 93. dakikada… O dakika da halin kalmaz ki Olcay bir de Beşiktaş’ın en çok koşan adamı maç boyunca… Bütün maç yatarsın da Galatasaray’da Sneijder’in yattığı gibi, 90. dakikada koşar atarsın. Koşacak halin vardır. Hayır, Olcay, Beşiktaş’ın en çok koş a n futbolcusu. Adamda ki hırsa bakar mısın? O hırsı ona kim veriyor arkadaş? Peki Beşiktaş’ta o kadar hırsla oynayan kaç tane Olcay vardı? Onları kim buluyor arkadaş? Diyelim ki bunlar zaten karakter olarak hırslı adamlar… Peki onları bulup o formayı giydiren kim?

Türkiye’nin en güzel gollerinden birini atan bir adamdan söz ediyoruz Olcay’dan… Kapı açılsa Olcay içeri girse adamı tanır mıyız? Hıncal ağabey ‘Aa Olcay gelmiş’ der misin bana? Ben de size ‘Bu kim!’ derim. Beşiktaş’ın yarısı böyle… Bu takım şu anda lig ikincisi… Başka hiç kimse konuşmasın. Bu imza Samet Aybaba’nın… Bunca genç adama imkân veren, bunca genç adama hırs veren ve yerin dibine sokulurken Beşiktaş’ı ikinciliğe yerleştiren, böyle bir derbiyi kazandıran adam… Hiç kimse pay iddia etmesin.

Bu arada Olcay Şahan’ı, Galatasaray da istiyordu ama ne olduysa Olcay, Beşiktaş’a transfer oldu.

Ben biraz daha bilgi vereyim sana; benim Mekteb-i Mülkiye’den yakın arkadaşım Sami Çölgeçen iyi bir Galatasaraylıdır. Sami Çölgeçen, Olcay’ın işini bitirdi. Yani iş Galatasaray’ın ‘evet’ demesine kaldı ama Galatasaray’ın Melo gibi futbolcusu varken Olcay’a ne ihtiyacı var ki!.. Emre Çolak’ın var senin, Melo’n var senin, Yekta’n var senin, Aydın’ın var senin; Olcay Şahan kimmiş?

ŞENES ERZiK HEYKELi DiKiLECEK BiR ADAM

Fenerbahçe, seyircisiz oynanan BATE maçında sahaya atılan paraşütlü meşaleler nedeniyle seyircisiz oynama cezası aldı.

Ben bu cümleyi ederken gülmüştün; “Fenerbahçe seyircisiz maçta seyircisiz ceza alan takım olarak tarihe geçecek” demiştim. Şimdi itiraz edeceklermiş. Ne alakası var? Rahmetli babam kurdu, mezarından kalkıp Fenerbahçe stadının yanına büyük ekranı… Bütün taraftarı stadyumun yanına toplayıp, ‘İçinde değilse dışında beraberiz’ sloganını ilan etti. Hepsi benim rahmetli pederin kabahati!.. Bu yüzden UEFA tarafından Fenerbahçe’ye ceza verilmesi yanlış! Sezar’ın hakkı Sezar’a… Milliyet gazetesinin bu olayların ardından yaptığı gazeteciliği alkışlıyorum. O gazete yıllardan beri ilk defa Fenerbahçe sözcüsü olmaktan çıktı. ‘Daha ne yapacaktınız!’ diye bir sayfa hazırlamışlar.

YÜZLERİ KIZARABİLİR

Ayrıca tehlike de büyük… Cezanın iki yıl içinde tekrarı halinde Fenerbahçe’nin Avrupa’dan men cezası alması söz konusu… Bu konuda lobi yapamadığı gerekçesiyle Fenerbahçe yönetimi eleştirilirken, Şenes Erzik de suçlananlar arasında…

Değişen bir şey yok. Ali Şen, Erzik’i ihraç etmişti. Aziz Yıldırım’ın da farkı yok aslında… Çünkü Fenerbahçe’nin hata yapmasımümkün değildir. Ali Şen kafasına göre, Aziz Yıldırım kafasına göre… Ve Şenes Erzik, UEFA’da Türkiye’nin değil, Fenerbahçe’nin temsilcisidir, Fenerbahçe’nin avukatıdır! Şenes Erzik’inTürkiye için neler yaptığını izan sahibi herkes biliyor. Şenes Erzik bugün bunları söyleyemez. Yarın ayrıldığı zaman, UEFA’dan dönüp geldiği zaman, hatıralarını yazarsa çok adamın yüzü kızarır, insan içine çıkamaz hale gelirler. Hangi cezalar, nerelerden döndü, nerelere geldi! Şenes’in bütün Türk takımları için neler yaptığını en iyi bilenlerdenim ben… Allah onu oradan eksik etmesin. Elini öpeceğimiz, heykelini dikeceğimiz bir adamın değerini bilmiyoruz. ‘Ben her türlü rezilliği yapayım, Şenes orada, temizlesin!’

Erzik’i bir kenara koyacak olursak, ‘UEFA, Fenerbahçe’ye karşı’ sonucu çıkar mı, bu cezadan?

UEFA, Fenerbahçe’yi onda biri kadar cezalandırdı ama bizde zeytinyağı gibi üstte olmak önemli… İşte diyorum ya, Ali Şen, Şenes’i ihraç etmişti Fenerbahçe’den… O etmeze şimdi Aziz edecekti.

Röportaj: Bülent CAN / Fotomaç

 

Kategoriler: FutbolTürkiye

Etiketler: