Arena’da tarihî zafer!

AhmetCakir

Doğrusu en iyimser hatta delicesine fanatik Galatasaraylının bile böyle bir durum aklının kıyısından geçmiyordu.

Hele daha maçın başında gelen golün ardından biri çıkıp da ‘Biz bu maçı 3-2 kazanırız’ dese yanındakilerin en hafif tepkisi herhalde zaman geçirmeden bir doktora görünmesini önermek olurdu.

Oysa Arena’nın tarihi gecelerinden biriydi. Tribünler tıklım tıklım dolmuştu. Elbette ki kimsenin yarı final umudu yoktu ama takımlarının dünyanın en iyilerinden biriyle boy ölçüsmesine tanıklık etmek istiyorlardı. Geçmişte yapılmış büyük işlerin bir yenisi neden olmasındı. Fakat çok erken gelen gol işi tatsızlaştırdı. Etkisiz oyun büsbütün moral bozucuydu.

Üstelik maçın büyük bir bölümü geride kalırken Galatasaray gol atabilecek gibi de görünmedi. Melo, Selçuk ve Hamit’in ortaalandaki çırpınışlarına Sneijder, Drogba ve Umut pek katılamaz gibiydi. Ne organize olabiliyor ne de pozisyon bulabiliyorduk. İlk yarı bittiğinde ‘Madrid’deki maçta daha iyiydik’ diyenlerin sayısı hiç de az değildi.

Ne olduysa Eboue’nin nefis golünden sonra oldu. Bu, adeta büyünün bozulması gibi birşeydi. Dev rakibe gol atabileceğini gören Sarı Kırmızılı takım ‘Niye daha fazlasını yapmayalım?’ duygusu içinde gerçekten şahlandı ve bunu yaptı da. Önce Sneijder’in, ardından Drogba’nın golleriyle gelen galibiyet tarihe altın harflerle yazılacak maçlardan birinin ortaya çıkmasını sağladı.

Sonrasında da Sarı Kırmızılı takım adeta tek kale oynadı ve Real neye uğradığını şaşırdı. Bugün Avrupa basınında bununla ilgili çok eğlenceli şeyler göreceğimizden eminim. Rakibin 10 kişi kaldığı uzatma bölümünde yenen gol maçın bu bölümündeki tek tatsızlık olurken Ronaldo çapındaki bir yıldız için de normal sayılırdı.

Aslında, bu sonucun ardından ilk maçtaki hakem hatalarına hayıflanmamak elde değil ama o zaman da Real Madrid iki karşılaşmanın büyük bir bölümünde oynuyormuş gibi yapmakla yetinir miydi, sorusunu da birlikte sormak gerek. Hatta Ramos ve Alonso’nun kart cezalarını bu maça denk getirmelerini de unutmayalım.

Elbette ki umutlu olmak hatta hayal kurmak ve onun peşinden koşmanın bir sakıncası yok. Hatta bu bir zorunluluk bile sayılır. Ancak kuracağımız hayalle yapabileceğimiz iş arasındaki ayırımı da iyi bilmek gerekir. Bu açıdan Cim Bom mümkün olabilecek en büyük işi yaptı. Açıkçası daha önce ortada futbol adına tadı çıkarılabilecek fazla birşey yoktu ama şimdi var hem de yıllarca anlatmaya yetecek kadar.

Sarı Kırmızılı takımın bu galibiyetiyle birlikte dev rakibi karşısında resmi maç bilançosunun artı oluşu çok büyük bir gurur ve mutluluk kaynağı. Ayrıca ülke puanına katkı açısından da olabilecek en iyi durum buydu. Cim Bom ‘galip sayılır bu yolda mağlup’ sözünün yetersiz kalacağı bir başarıyla bu sezonki Devler Ligi defterini kapattı. Övünmek ve gururlanmak haklarıdır.

Ahmet Çakır / Zaman

Kategoriler: FutbolŞampiyonlar Ligi

Etiketler: