Derbiye presle başlayan F.Bahçe’nin önceliği rakibi oynatmamaktı. Selçuk İnan ve Melo devre dışı kalınca, G.Saray organize olamadı. Amrabat ve Sneijder yetenekleriyle bir şeyler yapmaya çalıştı ancak verimli değillerdi. Drogba ise Alves’in markajından kurtulmak için kendini kanatlara attı. Bu kez, ceza alanında forvetsiz kalan G.Saray, uzaktan şutlara yöneldi. Burak Yılmaz’ın sakatlığı olmasa, muhtemelen Fatih Terim’in ilk değişiklik tercihi olurdu.
MERT AYAKTA TUTTU
Son 3 karşılaşmaya göre takım savunmasını ilk yarıda daha iyi uygulayan F.Bahçe’nin hücum planı Webo ve Sow’a atılan uzun toplardı. Mehmet Topal üçüncü stoper gibiydi. Emre ve Baroni pas yapamadı. Hasan Ali ile sadece bir kez etkili gelen F.Bahçe, Sow’un ıskasıyla net fırsatı kaçırdı.
İlk yarı futbol kalitesi vasat olunca hücum zenginliği de yoktu. İkinci yarının başından itibaren ise kontrol tamamen G.Saray’ın elindeydi. Fizik olarak düşen F.Bahçe geriye çekildi. Selçuk, presten kurtulunca gerçek kimliğine kavuştu, takımı yönlendirdi. G.Saray, sağdan soldan ataklarla rakibini dövmeye başladı. Mert, kurtarışlarıyla takımını ayakta tutarken önce Emre’nin fantezi arayıp topu kaybedişi, sonra da Bruno Alves’in zamanla hatasıyla F.Bahçe 10 kişi kaldı.
EN AZ BİR AY GEREKLİ
O dakikadan itibaren G.Saray ne zaman gol atacak diye beklerken, Fildişili Drogba’nın klas kafa vuruşuyla sarı kırmızılılar öne geçti. Golden sonra Muslera’nın müthiş kurtarışları ise sarı-kırmızılılara kupayı getirdi.
120 dakikalık futbolda takımların kamp dönemi yorgunluğu göze çarptı. Özellikle F.Bahçe, Şampiyonlar Ligi’nde oynadığı Salzburg maçlarından etkilenmiş göründü. Sarı-lacivertlilerin ritmini bulması için en az 1 aya ihtiyacı var. G.Saray ise zaten oturmuş bir ekip. Terim’i sıkıntıya sokabilecek tek konu yabancı sınırlaması.
Ersin Düzen / Vatan