Bu rezaletin üzerine bir futbol yazısı yazmak gerçekten zor…
Bir haftadır 20 milyonluk şehirde bir maça 70 bin kişinin gitmesini acayip süper (!)
bir olay gibi rekor rekor diye gereksiz şişiren bizler mi kabahatliyiz? (İstanbul’da bir derbi maçını 70 bin Beşiktaş seyircisinin doldurması o kadar mı imkansızdı?) Saha içindeki gerginleşen atmosferi iyi süzemeyen, muhtemel bir sahaya inme vakasına hazırlık yapamayan, emniyetsizliğe izin veren güvenlik güçleri mi kabahatli?
Tribünlerin tüm statlarda siyaseten bölündüğü, aralarında kavgalar çıkardığı, sürekli gözden kaçan arbedeler yaşadığı bir kötü zaman yaşıyoruz. Dün futbolu taraftar şapkasıyla birileri sabote etti. Bunlar Beşiktaş taraftarı olamaz.
Maç nasıl oldu?
Bursaspor maçı yazısına ‘Bugünlerde futbolun en mutsuz adamları Beşiktaş yedek kulübesinde oturanlar’ diye başlamıştık. Sahada o kadar iyi bir onbir vardı ki kenar yönetiminin birinden vazgeçmesi için ancak sahadakilerden birinin sakatlanması gerekiyordu. Tespitimizden vazgeçmiyoruz. Zira Biliç sahadakilerin kötü oynayıp teslim oldukları zamanlarda bile yüzünü onlara kolay kolay çevirmeyecek gibi. Biliç, ilk yarıda neredeyse takıma hiç katkı sağlayamayan Veli-Olcay ikilisine 70 dakika sabretti!
Daha da ilginci yere göğe koyamadığımız Fernandes, derbi maçlarına ortalama bir performans koymaktan aciz kalıyor, cevabını bulabilen var mı? Sadece Atiba ilk yarıda her yere koştu, her şey yaptı. İkinci yarıda çevresinde top yapacak kimseler kalmayıp yorulunca haliyle oyundan düştükçe Bruma hamlesiyle daha da güçlenen Galatasaray istediğini aldı.. Escude’nin hakkını teslim etmek lazım. Bu yılın başına kadar takımın en zayıf halkası olan Fransız oyuncu, ilk yarıda Drogba gibi bir süper star karşısında hatasız oynadı. Sivok ile iki Galatasaray forvetini ellerinden geldikçe etkisiz hale getirdiler. Ama orta saha direnemeyince onlar ne yapsındı!
Serdar, Bruma’dan topu saklama avantajını fantezi yaparak kaybedince Beşiktaş ilk golü akıl almaz bir şekilde yedi.
İkinci gol öncesi Veli ayağındaki topu Burak’a nişanladı. Burak’ın eline çarpan top için hakemin düdüğünü beklerken top çoktan Tolga’nın üzerine sürülmeye başlamıştı.
İki pozisyonda iki oyuncunun işini yapmak yerine hakemle oynamasını ancak kendi oyunuyla puan kaybetmek olarak açıklayabiliriz! Geçen hafta koşu rekoru kıran, takım savunması tarihine girecek örnek işler yapan Beşiktaş gitmiş yerine Galatasaray’a orta sahayı, ikinci topları kaybetmiş, arkaya atılan toplara koşamayan, öne oynayamayan bir Beşiktaş gelmişti. Bir takım bir haftada nasıl bu kadar çabuk çözülür? Cevabı Şota kontrasıyla verelim.
Cevap; iyi oynayan Galatasaray’dır.
Biliç gereksiz sinirliydi. Takım yay gibiydi.
Gerginlik Almeida’nın golden sonraki sevincinde bile kendini göstermişti.
Biliç kenardan doğru zamanda oyuna sokacağı oyuncularla dengeyi sağlayabilirdi. Muhammet ile Mustafa geç girmelerine rağmen çıkanlardan daha iyiydiler.
Dünün kusurunun çoğu Biliç’e aittir.
Okay Karacan / Zaman