Dün Kadıköy’de oynanan maçı ilk bir saat ve son yarım saat olarak ikiye ayırmak gerek: İlk bir saat Trabzon’un kendi ezberlerini bozduğu, ligde ilk kez Aykut’u sol bek-Olcan’ı sol açık, Zokora’yı tek ön libero kullandığı dönem… Belli ki Akçay, beş ofansif silahını ön tarafta bir arada kullanınca rakibi şaşırtacağını ve daha fazla pozisyon üreteceğini düşünmüş. Oysa şaşıran daha ziyade kendisi oldu, Trabzon ilk 50 dakika tek bir şut atamadı, 60’a kadar tek bir top Volkan’ın eline değmedi…
Maçın son yarım saatindeyse benzer bir yanılgıya Yanal düşünce, kendi elleriyle Trabzon’u kısmen oyuna ortak etti. İlk bir saatte kornerlerde 9’a 1, şutlarda 10’a 1 üstünlük kurmuş, rakibine tek bir kez gol hayali kurdurmamış Fenerbahçe’nin son yarım saatte hücumda telaşlı, savunmada kontra tehditli yaşamasının nedeni de Emenike/Holmen değişikliğiydi. Futbolda her zaman forvet sayısını artırmak, pozisyon veya gol sayısını artırmak anlamına gelmiyor. Bazen işler iyi giderken ayarlarla oynamak takıma yaramayabiliyor. Bence 45’le 60 arası sezonun en iyi futbolunu oynayan Fenerbahçe’nin fabrika ayarları bozulmasaydı, son yarım saatte kesinlikle bundan az pozisyon üretmeyecekler, bundan fazla da pozisyon vermeyeceklerdi.
Yabancı sınırı
Bence dün bozulan bir başka ezberimiz de şuydu: Pazar’ın iki kritik maçında 4 takım (Akhisar, GS, FB ve TS) toplam yalnızca 17 yabancıya ilk 11’de şans verdiler. Zaten şu görüntüyle Kadlec’in Caner’i, Cristian’ın Alper’i veya Dany’nin sağlıklı bir Semih’i kesme şansı yok gibi. Yani yıllardır herkesin hep bir ağızdan iddia ettiği gibi yabancı oyuncuların doğrudan yerlilerin önünü kestiği filan yok; yerli iyiyse oynuyor, hiçbir hoca 11’i belirlerken futbolcunun pasaportuna bakmıyor. Zaten yerliler, kendi kulüplerinde yabancılarla baş edemeyecek kadar kötülerse, milli formayla aynı yabancılara karşı kazanmalarını nasıl bekleyebilirsiniz ki?
Dün 6’şar yabancıya ilk 11’de yer verebilecekleri halde G.Saray ve Trabzon’un 5’er, F.Bahçe’nin 4 yabancıyla oynamasının mesajı açık: Hiçbir yasağın hiç kimseye faydası yok. Yeryüzünde sınırları koyanlar değil, sınırları kaldırabilenler kazanıyor. Bırakalım bu ezberlenmiş korkuları, öğretilmiş çekinceleri de işimize bakalım artık.
Uğur Meleke / Milliyet