Zadok the Priest*

UgurMeleke

1969’da Avrupa kupalarında yarı finale kalan ilk Türk takımı Göztepe oldu. 2000’de Galatasaray, ay-yıldızlı futbol ansiklopedimize ilk Avrupa kupasını kaydetti. 2013 baharında, Türk futbolunda yeni bir tarihin eşiğindeyiz: Bir aksilik olmazsa 15 Mart Cuma sabahı futbol tarihimizde ilk kez iki takımımız birden Avrupa’da çeyrek final kurasını bekliyor olacak!

Avrupa kupalarında Nisan’ı görecek muhtemel 16 takım içine İspanya, Almanya, İngiltere, İtalya ve Portekiz’le birlikte ikişer temsilci sokacak Türkler’in bu yükselişinde galiba ligdeki rekabet düzeyinin artışının bir katkısı var. Puan tablosu bu ortalamalarla seyrederse Mayıs’ta lig şampiyonunun yalnızca 64, son küme düşeninse tam 40 puanı olacak! Galatasaray ve Fenerbahçe’nin bu sene ligde bu denli yıpranmasının uluslar arası mücadeleye de bir katkısı var sanki.

Dünkü Galatasaray’ı Schalke’ye karşı Gelsenkirchen’da zafere götüren en önemli unsursa “tecrübe” oldu. Türk futbolunun en başarılı ve en tecrübeli hocası Terim, bağlasan durmayacak takımının genleriyle oynamadı; bu maça da saldırarak başladı. Zaten ben bu Galatasaray’ın herhangi bir maçı geride kabul ederek kazanabileceğine inanmıyorum, Sivas ve İBB önünde iki buçuk pozisyonda atılan 3 golle kazanılan galibiyetler yanıltıcı olmamalı. Tabii tecrübeli Terim’in elindeki tecrübelilerin tamamını sahaya sürmesinin de bir başka kritik doğru olduğunu düşünüyorum: Bu arenada kupa kazanan Drogba-Sneijder, final oynayan Eboue-Hamit’in hepsinin sahada olmaları yüzde yüz doğru. Çünkü o meşhur * Şampiyonlar Ligi melodisi “Zadok the Priest” çalmaya başladığında ayakları titremeyen adamlar kazanır bu arenada… Evet sadece iki yıl önce (Mart 2011’de) Schalke yine bu turdaydı ama o gün Eboue de (Arsenal’le), Drogba da (Chelsea’yle), Sneijder da (Inter’le), Hamit de (Bayern’le) Devler Ligi son 16’sında oynuyorlardı.

Türk futboluna 5 yıl sonra tekrar Ş.Ligi çeyrek final gururunu yaşatan herkese… 2-1 galipken bile sisteminden taviz vermeyen tarih yazarı Terim’e… Kopenhag Taffarel’i gibi uzayan Muslera’ya… 30 yaşından sonra bek oynamayı öğrenip dün can havliyle atladığı topla asist yapan Riera’ya… Yürekli oyunu sedyede biten Semih’e… Doğum yerinde ikinci kez doğmayı sonuna kadar hak eden Hamit’e… İlk maçta kestiği 11 kritik topla savunmayı, ikinci maçta Burak’a 2, Umut’a 1 ara pasıyla hücumu yapabildiğini gösteren Selçuk’a. En büyük ligde 6 maça 8 gol sığdıran kral Burak’a… Teşekkürler çocuklar… Hepinize yürekten teşekkürler…

Uğur Meleke / Milliyet

 

Kategoriler: FutbolŞampiyonlar Ligi

Etiketler: