Hıncal Uluç’tan Süper Kupa değerlendirmesi

Yılların usta yazarı Hıncal Uluç, hala yankıları devam eden Süper Kupa’daki derbiyi Fotomaç’ta değerlendirdi:

* Galatasaray 10 kişi kaldığı maçta Fenerbahçe’yi 3-2 mağlup ederek Süper Kupa’yı müzesine götürdü. İki takımı sezonun ilk maçında nasıl buldunuz? Maçın analiziyle ilgili neler söyleyeceksiniz?

İki takımı da iyi bulmadım. İç açıcı bir maç değildi. Bir Galatasaraylı olarak bu Galatasaray’ı seyretmeye gitmem.
Bir Fenerli olarak da bu Fener’i seyretmeye gitmem. Ne oynadıkları futbol cazipti ne de beni oraya çekecek, ‘Şunu seyredeyim’ dedirtecek bir transfer vardı.
Geçen seneden kalma tipik bir maç daha izledik. Geçen sezonun devamını izledim ben… Yeni bir şey yok.

ARALARINDAKİ FARK BÜYÜK
* Sahada 10 kişi kaldığı dakikalarda dahi Galatasaray sahada daha üstün görünüyordu. Fenerbahçe’nin etkisiz futbolunu neye bağlıyorsunuz?

Bu Fatih Terim ile Aykut Kocaman arasındaki Himalayalar kadar olan farktan kaynaklanıyor. Bir tanesi sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en önemli hocalarından bir tanesi… Öbürü Aziz Yıldırım’ın emir kulu olduğu için o göreve devam eden, Fenerbahçeli medyanın verdiği gazla kendi kendini iyi hoca zanneden birisi… İşte iki hoca arasındaki fark ortada…
Elinde yine harika bir kadro var.
Öyle bir kadro var ama Sow gibi bir adamı, Stoch gibi bir adamı yedek bırakabiliyor!

* Avrupa’da isim yapan Cüneyt Çakır’ın Süper Kupa maçındaki yönetimi beğenilmedi. Siz nasıl buldunuz?

O da geçen yılın aynısıydı. Cüneyt Çakır’ın Avrupa’da maç yönetmesi beni heyecanlandırmıyor. Türkiye’den gidecek her hakemin Avrupa’da rahat maç yönetebileceğini biliyorum. Futbolu bilgi olarak yönetmek zor değil. Topu topu 19 tane kuralı var. 19 kuralı bir ilkokul çocuğu bile bir günde öğrenir. Onun maç içindeki yorumlarını iyi yapabildiğin zaman da iyi hakem olursun. Ama bu yorumların tarafsız çıktığın Avrupa’da başka, baskı altında olduğun Türkiye’de başka olduğu zaman da benim gözümde hiçbir zaman iyi hakem olmuyorsun.
Siz Cüneyt Çakır’ın Avrupa’daki başarılarını bana sorduğunuzda, ben “İçerideki maçlarına bakın” diyordum. İçeride yine aynı Cüneyt Çakır… Yine eyyamcı, yine nabza göre şerbet verici, yine durumu idare edici… Maçı toparlayamadı, maça hakim olamadı, vermesi gereken kararları veremedi. Atması gereken oyuncuları atamadı.
Ben Cüneyt Çakır’ın yerinde olsam, ikinci kez meşale yakılmasının ardından sahayı terk ederdim. Çünkü bu sezonun ilk maçı… Sezonun ilk maçının önemli mesajları olması lazım.
O hayvan taraftarların, kelimenin altını çiziyorum, o hayvanları yola getirmek için sahayı terk edebilir, ‘Biz bu sezon hayvanlığa izin vermeyeceğiz’ demesi gerekiyordu.
O maç Galatasaray-Fenerbahçe değil de Çatladıkapıspor-Çemişgezekspor maçı olsaydı durdurmuştu. İki takım da ağır cezalar almıştı. Ama Fener, Galatasaray olunca akan sular duruyor.
Akan sular durunca da hakemlik duruyor.

* Galatasaray’a gelmesinin ardından durulmuş görünen Engin Baytar gördüğü kırmızı kartın ardından kendini kaybetti ve Çakır’ın yakasına yapıştı. Engin’in sınırları zorlayan bu davranışıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Engin Baytar’ın Galatasaray’dan derhal kovulması lazım. Eğer Ünal Aysal, Galatasaray Başkanlığı bilincine sahipse ki bugüne kadar önemli tavırlar izledim. Galatasaray Başkanlığı’na daha oturduğunu görmeye başladım.
Gerek eylemleri, gerek söylemleriyle…
Engin’in derhal, sorgusuz-sualsiz Galatasaray ile ilişkisinin kesilmesi lazım.
O adam o formaya yakışmıyor.
Sahaya hakemler dahil 26 tane çocukla geldi. Çocukların formalarında fair-play yazıyordu. ‘Fair-play’ ne demektir; Galatasaray forması giyen bir futbolcu bilmiyorsa o zaman o formayı giyemez.
Yine geçen seneden kalma hakemi aldatma, rakibini oyundan attırma çırpınmaları…
Rakibi hiçbir şey yapmıyor yüzünü tutarak kendini yerlere atıyor, iki saat kıvranıyor.
Hakem hakem olsa Kuyt’ın sırtına topu attığında kırmızı kart.
Böyle önemli bir maçta takımını 10 kişi bırakacak kadar şuurunu kaybeder mi bir insan!
Kuyt topu sana verdi. Bunun sportmenliğe aykırı bir davranış olduğunu düşünüyorsan hakeme işaret edersin.
Adamın sırtına topu fırlatmak kırmızı kart. Hakemi aldatmak sarı kart. Engin atılana kadar dört kere atılmayı hak etti.

SPORTİF AHLAK ÖNEMLİ
Adamın sportif ahlaksızlığını bırak sen bir takımın sorumlusu olarak, hem de böyle kritik maçlarda seni 10 kişi bırakabilecek birine nasıl güvenir, ona formanı nasıl emanet edersin? İşin bir yanı, futbol yanı var. Sadece fair-play değil. ‘Saha dışında gayet efendi, gayet saygılı…’ Bu beni alakadar etmez. Benim için sportif ahlak önemli.
Milyonlarca genç çocuk, televizyon başında onu izliyor, onu örnek alıyor.
Sen bir yanda Futbolda Şiddet Yasası çıkartıyorsun, öbür yanda hakemin gırtlağına sarılan bir futbolcu!.. Hem de Galatasaraylı futbolcu!..
Bu kadar kötü bir örnek ortada dururken ve de ödüllendirir gibi Galatasaray’da oynamaya devam ediyor! Geçen sene yaptı bunları… Hesabının kesilmesi lazımdı.
Birinci devre yaptığı pisliklerden sonra Fatih’in devre arasında Engin’i oyundan alacağını düşündüm.
Hayır; Fatih Terim, ikinci devre devam ettirerek mükafatlandırıldı. Zaten Fatih Terim onu bu maçın ilk 11’ine koyarak mükafatlandırdı. Adamın kafasında şu var: Ben ne yaparsam yapayım bu formayı giyerim. ‘Zor giyersin’ demesi lazım birisinin…
Bunu diyecek kişi de Ünal Aysal…
Galatasaray’ın onurunu korumak, Galatasaray formasını korumak Ünal Aysal’ın birinci görevi bu…

SORUMSUZLAR ÜLKESi
* İki takım taraftarları maçı birlikte izlediler. Meşalelerin yanmasını saymazsak maç öncesi ve maçta güzel bir atmosfer vardı.

Taraftarlar her zaman birlikte izlerler. Ama bizde başta valilerimiz, federasyonumuz sonra kulüp başkanlarımız kolayı seçiyorlar. Türkiye’nin genel karakteri bu… Bir şeyi yönetemiyorsan yasakla!.. Her konuda böyle bu… İşte buyurun ne oldu?
O meşale yakan hayvanları çıkart, pırıl pırıl bir maç. Beraber oturdular, beraber seyrettiler. İnsanlara insan muamelesi yaparsan onlar da insanca davranırlar. İnsanlar arasına karışmış vahşi hayvanları da ayıklarsan o insanlık da bozulmaz.
Burada önemli görev, İçişleri Bakanlığı’na düşüyor. Erzurum’daki stadyumda da tahmin ediyorum güvenlik kameraları var. Bu güvenlik kameralarıyla o hayvanlar tespit edilip, birer birer evlerinden alınmalı, geceyi nezarette geçirip ertesi sabah savcılığa teslim edilmeli…

HAYVANI DÖVECEKSİN
Futbolda Şiddet Yasası’na göre bunların ceza almaları daha birinci maçta sağlanmalı ki kafasında bu tür hayvanlıklar düşünenler bu sene işin zor olduğunu, Futbolda Şiddet Yasası’nın rafa kalkmadığını tam tersine sahanın ortasına konduğunu görmeliler.
Gün o gün!
Bunu ihmal ederse İçişleri Bakanı ve Emniyet Genel Müdürü baş edemeyiz. Çubuk yaşken eğilir, demir tavında dövülür. ‘Tav’ işte burada. Burada döveceksin.
Hayvanı burada döveceksin. Ondan sonra ben insanca maç seyretme şansına sahip olurum. Fenerlisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı… Fenerli arkadaşımı koluma takarım, maça giderim.
Maçtan da beraber çıkarım, evimde otururum. Bunun muhakkak yapılması lazım.
Bunu niye yapmıyorlar hayret ediyorum!
Bir-iki ay evvel bir mahkememiz molotofkokteylinin silah olduğunu kabul etti. Elde mahkeme kararı var. Molotofkokteyli silah da meşale silah değil mi? O seyirciler arasında hüngür hüngür ağlayan beş yaşındaki çocuğu gördünüz mü?
Yanında patlamış meşale, zavallıcık korkusundan… Kafasında patlasa ne olacaktı? O çocuk ölmüştü şimdi!

HESAP SORULMUYOR
Yakıcı ve tahrip edici silah sahaya yağdırılıyor hem de iki defa yağdırılıyor!
Orada aciz bir hakem var. Orada ne yapacağını bilmeyen bir emniyet müdürü var, vali var. Birinci meşaleler atıldıktan sonra artık önlem alınmaz mı? İkinciyi attırır mı?
Ben vali olacağım, ben Erzurum Emniyet Müdürü olacağım da o ikinci sahneyi yaşayacağım! Yaşarım, beni görevden alırlar. Ama Türkiye sorumsuzlar ülkesi!
Takip edin. Emniyet Müdürü hakkında, Vali hakkında ne yapılacak! ‘Bir defa onlar nasıl girdi sahaya? Sahaya girmesine engel olamadınız. Diyelim engel olamadınız ama birinci atılışı gördünüz. Artık ondan sonra gerekirse stadyuma takviye yapıp o ikinci atılışı nasıl önlemezsiniz?’ diye soru soran olmuş mu? Hayır!
Türkiye’nin bütün bürokratları biliyorlar ki yaptıkları her şey yanlarına kâr kalıyor, onlardan hiç kimse hesap sormuyor. Onun için o da şeref tribününde oturup ayağını uzatıp maçı seyrediyor, rahat rahat evine gidiyor ve uyuyor.
Tekrar söylüyorum; maçı izlemeye gelen o minnacık ağlayan çocuk ölseydi bugün Türkiye ne haldeydi, federasyon ne haldeydi!
Türkiye’de yer yerinden oynamıştı. Ama ‘ölmedi’ diye hiçbir şey yok!..

ALEX GİBİ OYNADI
* Süper Kupa’da iki gol atan ve takımına bir de penaltı kazandıran maçın adamı Umut Bulut seçildi. Siz Umut’u nasıl buldunuz? Toulouse’tan kiralık geldiği zaman ‘başarılı olur mu!’ diye bir şüphe vardı.

Galatasaray’ın forvet sıkıntısı yok, Galatasaray’ın golcü sıkıntısı var. Elmander golcü değil. Elmander’in yerine golcü bir adam olsaydı maç 6-0 biterdi, 3-2 falan olmazdı. Umut, çok iyi bir golcü haline gelmiş, giderken bu kadar değildi. Ben Burak’ı da hesaba katarak Galatasaray’ın geçen yıllardaki kabız forvet görünümünden kurtulacağını düşünüyorum.
Elmander bu takımda zor yer bulur.

* Geçen sezonun sonlarına doğru başlayan Elmander’deki düşüş hâlâ devam ediyor. Avrupa Şampiyonası’ndaki sakatlığı ve hazırlık kampına katılamamasının sıkıntısını yaşıyor gibi…

Bana sorarsan Galatasaray forvetinin ilk dört adamı; Umut, Burak, Necati ve sezon başındaki dönüşüyle Sercan olabilir.
Elmander, ancak beşinci adam olur. Ben Fatih Terim’in yerinde olsam Elmander’i orta sahada düşünmeye başlarım. Çünkü adamın futbolcu vasıfları var ama golcü vasıfları yok.

* Selçuk İnan Galatasaray’ın sahadaki lideri olma yönünde ilerliyor. Fenerbahçe maçında 2 asist ve 1 golle oynadı ve Umut ile birlikte galibiyetin mimarlarından birisiydi.

Selçuk daha henüz hazır değil. Asistlerinin dışında çok az vardı oyunda… Alex gibi oynadı. Kritik anlarda, kritik toplar attı ama oyunun genelinde etkili değil. Ama toparlayacak.

 

Kategoriler: FeaturedFutbolHaberler

Etiketler: