Bilic senaryoyu okuyamadı

UgurMeleke

2006 Dünya Kupası’nın ilk maçında İsviçre karşısında hayal kırıklığı yaşayan Fransa’nın koçu Domenech, “Merak etmeyin, final oynayacağız”  demişti Fransız basın mensuplarına… Milli takımı takip eden gazeteciler, Berlin’deki final öncesinde Domenech’e bu açıklamasını hatırlattıklarında hocanın yanıtı manidardı: “Siz her biriniz, bir filmin ilk 15 dakikasını izledikten sonra onun nasıl bir film olduğunu, sonunun aşağı yukarı nereye varacağını bildiğinizi iddia etmez misiniz? İşte aynen siz büyük sinema eleştirmenleri gibi ben de bir turnuvanın ilk 15 dakikasında o turnuvanın sonunu tahmin edebilirim. Benim de yeteneğim bu…”

* * *
YILBAŞI BONUSU!
Günün Bankosu ziyaretçilerine yılbaşına özel Betebet‘ten her para yatırımınızda %50 bonus. Hemen kazanmak için TIKLA!
* * *

Aslında teknik direktörlük işi de biraz böyle bir şey galiba… Sezon başında sadece kendi takımını değil, turnuvanın gelişimini de aşağı yukarı okuyabilmek… Sadece mevcut bireysel performansları değil, gelecekteki iniş-çıkışları, hatta bazı sakatlıkları dahi öngörebilmek. Kadroyu yaparken, kimin 30 maç istikrarlı oynayacağını, kimden 15 müsabaka verim alacağını bilebilmek…

Bir hocanın elinde orta sahadaki bir pozisyon için Veli-Selçuk İnan-Holmen varsa fazla, Emre-Fernandes-Colman varsa eksiktir bazen. Her iki durumda da elde üçer oyuncu var gibi gözüküyor, ama futbolda her zaman ikiyle ikiyi topladığınızda dört etmiyor işte. Veli, Selçuk veya Holmen, size her sezon 30-32 maçta aynı sağlık durumunda, on üzerinden en az 7’lik oynamayı vaat eder… Ama aynı pozisyonda Emre, Fernandes veya Colman’ınız varsa bilmelisiniz ki bu adamlar size iki maçı tek başlarına kazandırabilir ama sonra 5 hafta ortadan yok olabilirler. Bir teknik direktörün de görevi, sezon başı kadro yaparken bunu öngörebilmektir işte…

Beşiktaş, 30 kişilik bir kadroyla başladı sezona. Kağıt üstünde dört sol bekleri (Uğur, İsmail, Motta +kadro dışı Gökhan), sekiz kenar hücumcusu alternatifi (Gökhan Töre, Kerim, Dentinho, Holosko, Olcay, gerekirse Ömer, Uğur ve Gökhan Süzen) var.  Ama futbolda bazen 3 adam çok fazla, 8 adam çok eksik olabiliyor garip bir şekilde. Eğer Bilic örneğindeki gibi elinizde performans istikrarsızı, sağlık istikrarsızı futbolcu çoksa tek bir pozisyona 4 oyuncu yetmeyebiliyor, oraya Atiba’yı kaydırmak zorunda kalabiliyorsunuz.

Nasıl baş edebilirdi?

Tabii ister istemez akla “böyle bir kadro dezavantajıyla Bilic nasıl baş edebilirdi?” sorusu geliyor ki bence Hırvat Hoca’nın bu yılki en büyük eksikliği de bu noktada oldu. Eğer elinizde Sivok gibi, Drogba gibi, Webo gibi her daim hazır, her daim sağlıklı oyuncu sayısı çoksa bir kadro istikrarı yakalayabilir, aynı 13-14 adamla sezonu götürebilirsiniz. Ama sezon başında gözüküyor ki önünüzdeki resim bu değil…

Bilic’in de veya arkadaşı Önder Özen’in de önlerindeki senaryonun bu olmadığını aynen Domenech örneğinde olduğu gibi Ağustos’ta-Eylül’de fark edip kadronun bütününü hazır tutmaya, herkesi oynatmaya, tüm parçaları oyuna hazır tutmaya çalışmaları gerekiyordu. Elazığ kadrosu bir mecburiyetten doğmamalıydı aslında. Bu adamlar mecburiyetten değil hoca inisiyatifiyle çoktan 5’er 6’şar maç oynamış olmalılardı.

Eğer Bilic her şey yolunda giderken Muhammet’i, her şey yolunda giderken Holosko’yu, herşey yolunda giderken Uğur’u (hatta affedip Sezer’i) ufak ufak rotasyona katabilseydi; Gökhan Töre’ye-Fernandes’e bu denli mahkum olmayacak, Beşiktaş zirvenin bu kadar gerisinde kalmayacaktı belki de. Bu noktada Türkiye Kupası’nın da kadro genişliğinden faydalanma adına Beşiktaş için çok kritik olduğunu, ne yapıp edip gruplara kalınması gerekliliğini de not etmek gerek.

Geç kalmış sayılmaz

Hâlâ çok geç kalınmış sayılmaz, Elazığ maçında 12 adamın birden eksik olması Bilic’in şanssızlığı değil şansıydı aslında. Zorla da olsa daha fazla oyuncudan faydalanması gerektiğini hatırladı Bilic… Ve eğer bu fırsatı değerlendirip sezonu 13 değil 23 oyuncuyla götürmesi gerektiğini fark ederse Beşiktaş’ın önü açık. Çünkü Fenerbahçe’nin-Galatasaray’ın yaşlanan kadrolarına karşılık Beşiktaş’ın elinde hâlâ çok genç ve 5-6 yıl bir arada hizmet edebilecek bir ekip var. Yeter ki Bilic biraz büyük planı görsün, yeter ki biraz oyunu okusun, yeter ki biraz Domenech’in yaptığını yapmaya çalışsın. Gelecek parlak…

Kategoriler: Haberler

Etiketler: